26 Eylül 2012 Çarşamba

İçinden hiç bir şey yapmak gelmeme hastasıyım elan

Çok hastayım sayın okur..

Birinin fabrika ayarlarımla oynadığı kesin...Çünkü ben bir şey yapmadan duramam..Nevi şahsına münhasırdır hiperaktifliğim..Ama gel gör ki canım hiç bir şey yapmak istemiyor..Tutuldum..Ne oluyor bana yahu! 

Yemeyi sorarsan orada sorun yok..Hatta maşallahı var bildiğin..Ama yeme haricinde ne varsa işte onlara iştahım kaçık..

Hangi doktora gitsem şimdi ben yahu!

İşin kötüsü canım doktora gitmEyi de istemiyor hemi de hiç istemiyor..

Ben...Ben..Kısacası HİÇ BİR ŞEY İSTEMİYORUMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMM.

23 Eylül 2012 Pazar

Çörekotlu Hamur Kızartması

Değerli  dostlar ''PORSELEN DEMLİK ÇAY SAATİ ETKİNLİĞİ 76.hafta'' 'sı sevgili fusununmutfagi blogunda BAŞLADI !!! 

Ben de hazır sabah sabah coşup Çörekotlu Hamur Kızartması yapmışken bu tarifi bu etkinliğe pas etmek istedim.Biz beğendik yavrularla bakalım siz beğenecek misiniz?



Malzemeler=

2 yumurta
4 su bardağı un
1 su bardağı yoğurt
1 çorba kaşığı yumuşak margarin
1 paket kabartma tozu
2 çorba kaşığı çörek otu
Yarım limon
1 tatlı kaşığı tuz

Kızartmak için=Sıvıyağ

Yapılışı=

Çırpma kabına yumurtaları kırın, üzerine yoğurdu ve margarini alın.limon suyunu kabartma tozunun üstüne sıkın ve çırpma kabına ilave edin, çırpma teli ile karıştrın.

Çörekotunu ve tuzunu atıp karıştırın.Unu azar azar ilave edin, iyice yoğurun, üzerini streç folyoyla kapatıp dinlenmeye bırakın.

Dinlendikten sonra tezgaha alıp iyice açın, kurabiye kalıpları veya bardak ağzıyla şekiller verin.Sıvıyağda kızartın.Havlu kağıt serilmiş bir kaba alın.Afiyet olsun..

Tabiii ben her zamanki gibi kadıya ferman yetiştirme modunda olduğumdan ne hamuru dinlendirebildim, ne açabildim, ne de unutup kabartma tozuna limon sıkabildim.Siz aheste aheste yapınız efendim ben değilsiniz ya sonuçta:) Küçük yavru pek çörek otu sevmediğinden ölçüyü de biraz kısa tuttum..Ha sonuçta gayet güzel hamurlar çıktı, çayın yanında biz götürdük efendim, tavsiyem sizin de götürmeniz...

21 Eylül 2012 Cuma

Vichy'nin Yeni Harikası: Idealia


Her kadının kendine özgü ideal bir cilt görünümü vardır ve buna kavuşmak, içindeki ışıltıyı dışarıya yansıtmak hepimizin en doğal hakkı. Zamanla cildin yapısı değişmeye başlıyor. Yapısı değişince olması gereken ideal görünümünden uzaklaşıyor. Peki İdeal görünümünden uzaklaştıran özellikler nelerdir? Gözeneklerin genişlemesi, cilt renk tonunun düzenli olmaması, ilk kırışıklıkların görülmeye başlanması ve aynı zamanda hepimizin korkulu rüyası; cildin ışıltısını kaybetmeye başlaması... Vichy’nin yeni kremi Idealia – yeni nesil bakım kremi olarak tüm bu problemlerin karşısına geçmenizi ve pürüzsüz, ışıltılı bir cilde kavuşmanızı sağlıyor. Peki bunu nasıl sağlıyor diye merak edebilirsiniz. Idealia, bu problemlerin görülmeye başladığı dönemde devreye girerek kadınların ideal cilt görünümlerinden uzaklaşmamasını sağlıyor. Kremin yapısında bulunan ve biyoteknoloji ile elde edilen eşsiz bileşimi cilde katman katman etki ediyor. Kremin bileşiğindeki Kombucha adlı aktif maddenin içeriğinde vitamin, polifenol ve doğal olarak AHA bulunuyor. Ciltlerin genel görünümü ve işleyisi üzerinde etkinlik sağlayarak  daha kaliteli (gözenek görünümü azalmış, renk tonu düzenli, ilk  kırışıklıkları azalmış ve ışıltılı) bir cilde kavuşmalarını sağlıyor. Idealia ile tanışmaya hazırsan Vichy’nin Facebook ve Twitter hesaplarını takip ederek; ürün kazanma şansını yakalayabilir, #idealiabenimkremim hashtag’i ile Twitter üzerinden konuşmaya dahil olabilirsin.

https://www.facebook.com/VichyTurkiye
https://twitter.com/VichyTurkiye

Bir bumads advertorial içeriğidir.

17 Eylül 2012 Pazartesi

İlkokul öğretmenin şansındır

Bunu hep söylerim sayın okur.İyi bir ilkokul öğretmenin olduysa hayata 1-0 önde başlamışsın demektir.

İlkokul temelidir insanın.O temel ne kadar sağlamsa sonuç da o kadar sağlamdır.

Ben işte bu hayata 1-0 önde başlayanlardanım bu bağlamda.Eğer burada paylaştığım Edebiyat ve Felsefe Dergisi olan İmleç Dergisi' nin ilk sayısında yayınlanan OKUMAK OLSUN KARASEVDANIZIN ADI başlıklı yazımı okursanız bir nebze de olsa anlayacaksınız bunun benim için nasıl bir şans olduğunu. 

İnsan ilkokulda iyi bir eğitim aldıysa, sonraki eğitim süreci zorlamıyor onu.Hele de sahip olduğunuz o iyi öğretmeni bir de seviyorsanız yaşadınız.

Okuma sevdasının temeli ilkokulda atılıyor.

Yazma sevdasının temeli ilkokulda atılıyor.

Başarılı olmanın temeli ilkokulda atılıyor.

Son 6 yıllık süreçte gördüm ki bazı öğretmenler çocuklara hiç kompozisyon yazdırmıyor, ah siz benim ilkokuldaki Türkçe defterimi görseydiniz ne kompozisyonlar yazardım..Kimisine Nurullah Ataç gibi Canım İnsanoğlu diye başlardım...Kimisine Oğuz ATAY gibi Canım İnsanlar diye başlardım..Bayılırdım bu hitaplara..Buradaki yazımda da değinmiştim buna.Düşünsenize mini mini bir ilkokul kız çocuğu dev bir seslenişle başlıyor yazısına..

Sonra şiir yazdırırdı bize öğretmenim..Bir gün Atatürk'le ilgili bir şiir yazın dedi, öyle daha önce yazılmış bir şiir değil, bizzat bize ait olacak bir şiir..Ve bizi kendi yazdığı şiiri de okumaktan mahrum etmezdi..Hatırladığım bir kaç satır..

"Altın saçlı Mustafa
Cihana tuttu kafa
Ben Ata'mı severim" 

Ve ben onun attığı temelle ilk yazdığım şiir 2. seçildi, burada paylaşmıştım.

Şimdi küçük oğlumun var böyle bir şansı, yaşasın Öğretmenimiz, nazarınız aklınızda haaaaaaaa!:)

13 Eylül 2012 Perşembe

Burberry World Live Londra Regent Street'te


Sonbahara merhaba dediğimiz bugünlerde ardı ardına gelen moda haftaları ile İlkbahar Yaz Koleksiyonları görücüye çıkıyor.  Baş tasarımcılığını Christopher Bailey’nin üstlendiği ünlü İngiliz markası 2013 İlkbahar/Yaz Burberry Prorsum Kadın Koleksiyonu’nu 17 Eylül Pazartesi günü Londra Moda Haftası sunmaya hazırlanıyor.

Burberry 2013 İlkbahar/Yaz Burberry Prorsum Kadın Koleksiyonu coşkusunu Regent Street’te açtığı en büyük mağazası ile birleştiriyor.

Burberry Londra Regent Street’te açtığı dünyanın en büyük Burberry mağazası ile Burberry World Live konseptini Londra’ya taşıyor. 4 kata yayılan 2500m²’lik satış alanı sunan, Burberry atmosferinin dijital ve görsel efektler ile canlı olarak yaşatılmaya çalışıldığı bu eşsiz mağazada Burberry Prorsum, London, Brit Koleksiyonlarının yanı sıra mağazaya özel Burberry Regent Street Koleksiyonu da bulunuyor.

Burberry ihtişamının tam anlamıyla yansıtıldığı Regent Street Özel Koleksiyonu'undan bir kaç görseli paylaşayım sizinle..





Burberry Regent Street mağazasında Burberry Çocuk Giyim, Burberry Bespoke, Burberry Aksesuar, Burberry Gözlük, Burberry Parfüm, Burberry Beauty ve Burberry Saat bölümleri de mağazadaki yerlerini alıyor.

Teknolojinin tüm yeniliklerinden faydalanılıyor olması ise Burberry Regent Street mağazasının bir diğer özelliği olarak ön plana çıkıyor. RFID, Radyo Frekansı Tanımlama Teknolojisi ile donatılan mağazanın sistemi mağazayı ziyaret eden müşterinin üzerinde bulunan Burberry parçaların barkodunu tanımlıyor, ve müşterinin bilgilerini daha mağazadan içeri girer girmez mağaza görevlilerine bildiriyor. Bu teknoloji sayesinde müşterisini tanıyan mağaza personeli müşterisine daha iyi hizmet verebiliyor. Bu teknoloji ayrıca sisteme tanımlı ürünlerin tüm özelliklerini mağazayı ziyaret edenlere sunarak ürün hakkında daha detaylı bilgi almalarını sağlıyor.

10 Eylül 2012 Pazartesi

Balıkesir Sarımsaklı / Akçay tatilimiz (3)

Uzun zaman oldu sayın okur burada ve buradaki  Balıkesir Sarımsaklı / Akçay tatil yazılarımın devamını getirmeyeli..Gün bugündür deyip davranayım dedim.

Ayvalık'tan devam paylaşmaya.




Ali Çetinkaya'nın ruhu şad olsun.


Ata'mın resmini keşke daha dikkatli çekseymişim, dal kapatmış, üzüldüm, bir dahaki gidişimde dala dikkat edeceğim..




Belki Ayvalık'da kalırız diye otel bakarken bir otelde dikkatimi çekenler...




Ve Ayvalık'tan dönerken..

Bu yazıyla alâkası yok ama az önce twitterda Ömer Hayyam' a ait çok güzel bir söz okudum..Paylaşmazsam çatlarım yahu!

Sevdiğini mertçe seven kişi, pervane gibi özler ateşi. Sevip de yanmaktan korkanın, masal anlatmaktır bütün işi..

9 Eylül 2012 Pazar

Bunun doğum günü var,evlilik yıldönümü var, var da var,en iyisi ben evlenmeyeyim anne!!

Bugün 7.5 yaşındaki sevgilim Mete'mle komşumuzun sünnet düğününe gittik.Giderken yolda bana dedi ki=

-"Bunun doğum günü var,evlilik yıldönümü var, var da var,en iyisi ben evlenmeyeyim anne!!"

-Neden oğlum? dedim.

-Ben unuturum bu günlerin tarihini sonra evlendiğim kız da bana küser, al başına sıkıntı..

-Yazarsın evladım bir yere..

-Yok ben yazdığım yeri de unuturum çünkü işe dalarım, yoğun olurum.Ama bak şu olabilir evleneceğim kıza söylerim sen özel günleri bana hatırlat diye, o zaman çözülür bu sorun.

-Ama kadınlar bu günleri hatırlatmayı değil, bugünlerde hatırlanmayı sever.

-Peki ben evlendiğim gün ona bi dünya hediye alsam, çiçekti,yüzüktü falan hepsini bir anda versem çözsem bu işi, yemeğe de götürürüm hem..

-Artık bi şekilde çözeceksin evlat sen bu işi ama öyle toptan da olacak iş değil bu..

-Offf anne offff..

Seviyorum bu çocuğu böyle bir evlat yetiştirdiğim için de kendimle gurur duyuyorum..Çocuğum aman ne hediyesi be, başka işim mi yok da diyebilirdi..Kızlar oğlumu bir yere not alın benden söylemesi:) 


7 Eylül 2012 Cuma

Aradığını kadınlarda bulamazsın evladımmmm!

Masal bu ya..".ben anlatanların yalancısıyım klişesinin arkasına sığınaraktan" başlıyorum=

Bir varmış bir yokmuş..Vaktin birinde çok zengin bir aile varmış.Evin beyi çalışır, hanımı da eve fakir kızları toplar onlara yedirirmiş beyin çalıştıklarını.Kızlar da çok severmiş evin hanımını, bir dediğini iki etmemeye çalışırlarmış.Hanım okumaya, ilim irfan öğrenmeye çok önem verirmiş.Kızlarla birlikte sürekli ilim meclislerinde konu komşuyu da toplar okurlar, kıssalar anlatırlar hoş vakit geçirirlermiş.

Günlerden bir gün kızlardan biri hanımın oğluna gönül verince bozulmaya başlamış işler..Bu kız hanımın gözüne girmek için kırk takla atarmış her gün.Ve sonunda muradına ermiş,hanım onu yanından ayırmamaya başlamış.Adı Ayşen olan bu kız diğerlerinden daha farklıymış, fesatmış en evvel..Diğer kızları evin oğlundan uzak tutmak için akla karayı seçermiş.Zamanla da hanımı kendi elleriyle yedirmeye başlamış.Diğer kızlara biraz kötü davranmaya başlamış hanım, kızlar ise her şeyi biliyormuş, onun hanımı nasıl etkilediğinin farkındaymış, kız güzel de değilmiş.Üstelik evin oğluyla uyum sağlayacak da hiç değilmiş.Ama hanımın gözleri kör olmuş.Bir gün kızlardan birine "Oğlum bu gece bana Ayşen'le evlenmek istediğini söyledi" demiş, çok sevinçliymiş bunu söylerken, kızın dilinin ucuna gelmiş ama diyememiş "onu oğlunuza alırsanız büyük hata yaparsınız" diye, zira diğerleri gibi o da biliyormuş oğlanın bu kızı istemediğini ama annesini mutlu etmek için sırf bu işe girdiğini.

Düğün olmuş.Kızlar o gece Ayşen'in gözlerindeki zafer pırıltısını farketmiş, sanki "ben kazandım" der gibi.3-4 ay sonra ise hamile olduğu duyurulmuş.Esasında oğlanın işyerinde çalışan bir elemanda gönlü varmış ve bunu kızlar farketmiş, evlenince de bu gönül işini sürdürmüş oğlan, ve bir gece eşi hamileyken sevdiğiyle uzakkkk bir şehre göçetmiş.Kızlar hanımın evine doluşmuş, teselli adına, evlendiği gece gözlerinde zafer pırıltısı olan Ayşen bu defa zafer pırıltısını kızların gözlerinde görmemek adına dik durmaya çalışmış.Bir süre sonra oğlanın erkek kardeşi bulmuş izlerini yanlarına gitmiş ve dönüşte ağabeyim haklı, o kızda şeytan tüyü var, ben olsam ben de kaçardım öyle biriyle demiş.Artık bundan sonra Hanım Ayşen'in tüm kaprislerini, acılarını unutturmak adına ona ne isterse almış,ama bir daha asla mutlu olmamış Ayşen.Onu bırakıp giden kocası ise daha sonra şunu anlatır annesine..Bir gün çok sevdiğim bir hocama gittim ona yaptıklarımı anlattım..Hocam durdu durdu ve bana şunu söyledi=

"Aradığını kadınlarda bulamazsın evladımmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmm!"

Çok düşündürür bu beni..İnsan neyi arar hayat denen şu kısa serüvende? Aradığını bulan kaç kişi vardır? Aradığını kadın olsun, erkek olsun bir insanda bulabilir mi bir insan?

Ve şunu düşünürüm..An olur aradığımı buldum işte dersin bir insanda..Sonra, sonra tanıdıkça o insanı senin gibi zaafları olduğunu, hataları olduğunu vs. vs. olduğunu anlarsın.Ulaşılmaz bir yere koyduğun insanın bu özellikleri yavaş yavaş gedik açmaya başlar surda..Ufak aksaklıklar büyür gözünde..Her şeye rağmen dönmek istersin dönemezsin, kendine bakarsın benim gibi o da dersin, bir insan, bende olan onda da var..

Uzatmamakta fayda var..

Yine de arıyor insan..Ama neyi?


6 Eylül 2012 Perşembe

Kendimle Sohbetimdir!

Bu akşam kendimi aldım da karşıma şöyle bir halleşeyim dedim..

Alt tarafı kendimdi..

Hal hatır sormamam ondandır.

Yok yok kırılmaz bana bilirim aynı bendir.

Bir süredir bambaşka bir hal üzeredir kendim..

Gidişatı ben çözemedim de kendim mi çözeceklerdeydim..

En iyisi yine de karşılıklı paylaşmaktı kozları..

Ama gel gör ki ne ben onu anladım ne o beni..

Karşılıklı havadan sudan konuşmalar..

Ben ayrı telden çaldım o ayrı..

Bu zamana kadar onu hiç böyle görmemiştim..

Yok bir ara tökezlemedi değil, ama çabuk toparladı kızgın olduğum..

Yoksa ağzından alacaktım baklayı..

Yalnız buruk bir tebessüm yerleşmişti dudaklarına..İşte bunu çok iyi tanırım, ne zaman yakalasa mutluluğu eteklerinden bir buruk tebessüm de çekerdi onun eteklerinden..

Hep böyle olmuştu, bilirim kendimi..Mutluluğu uzun sürmez alaşağı ederdi onu tezeldenn..

Son sözü şu oldu bana..

Geç bunları..Alaşağı etse de beni bir anlık mutluluk, yaşarım son damlasına kadar ne gelir elden...

Yaşa dedim o zaman yaşa sen, sonra bana dert yanma da ne halin varsa gör..

Öpüşüp ayrıldık velhasılıkelam...






2 Eylül 2012 Pazar

İmleç Dergisi İlk Sayısı'nda yayınlanan yazımı okumak ister misiniz?

Bir Edebiyat ve Felsefe Dergisi olan İmleç Dergisi' nin ilk sayısı yayınlandı sayın okur.Veee ilk sayıda bendenizin de deneme türünde bir yazısı yayınlandı.Okumak isterseniz buraya tıklayınız lütfen..Yazım 17. sayfada OKUMAK OLSUN KARASEVDANIZIN ADI başlıklı yazı.. Okuduktan sonra yazı hakkındaki yorumlarınızı bekliyorum..

Sevgili İmleç Dergisi' ne de nice yayınlara diyorum...

UNUTMA

Öleceğimiz son günden bugüne bir perspektifle bakacak olsaydık,kararlarımız çok farklı olurdu.(Leadbeater)