18 Şubat 2015 Çarşamba

Sanırım öldüm Allah taksiratımı affetsin

Dün geceyi parçalanıp çöp konteynerına atılan kadın cesedi bulunduğu haberiyle kapatmıştım, bu sabah işe gelirken serviste twittera baktım ülkede herhangi bir kötü habere rastlamadım, şiddete uğrayan kadın haberi de yoktu...Sanırım öldüm..Allah taksiratımı affetsin..Helva işini siz halledersiniz ki çok da severim, insanın kendi helvasını yiyememesi de ayrı bir acı kardeşim, öldüğüne mi yanacan helva yiyemediğine mi? Benim için de atıverin ağzınıza birer ikişer, gerçi ben bir oturunca bir tepsiyi götürürüm ya artık kısmet değilmiş n'apalım:)

İşin şakası bir yana Özgecan Arslan' a vahşice kıyılması, akabi gazeteci Nuh Köklü'nün camına kartopu attığı esnaf tarafından bıçaklanarak öldürülmesi..Bu durumda insan sabah acaba bugün ne oldu korkusuyla bakıyor haberlere...Allah sonumuzu hayreylesin..

17 Şubat 2015 Salı

Serdar Turgut bizdeki alışveriş canavarını anlatıyor


Serdar Turgut 05.07.2012 tarihli Güzel yanı halk plajında geçen rutin bir gün başlıklı yazısında Türk erkeklerinin mangal yakarkenki hallerine değiniyor ve başına gelen bir olayı anlatıyor..Benim ilgimi çeken ise kadınların alışveriş sevdasının erkeklerin mangal sevdasına galebe çaldığı:) 

Yazı eski ama ben yeni okudum..Okuyun bana hak vereceksiniz:) Serdar Turgut der ki=

Örneğin, alın benim başıma geleni. Cesaretimi topladım ve büyük bir kararlılıkla mangal kiralanan yere doğru yürümeye başladım. Heyecandan ayağım çıplak yola çıkmışım. Bir süre sonra acıyla durmak zorunda kaldım. Hava sıcaktı ama ayağımı bu kadar da fazla yakacak kadar sıcak olması ihtimali yoktu.

"Biraz dayanayım, nasıl olsa acıya alışırım" diye düşündüm. Acı azalacak yerde arttı. Ayağımı biraz kaldırınca basmakta olduğum yerde bir adet kor halinde kömür bulunduğunu gördüm. Halbuki plajın dış kapısında, "Kor halindeki kömürleri yere atmayın" da yazıyordu.

Ancak bizi ülke olarak büyük ve güçlü yapan şey, kurallara katiyyen uymamamız olduğundan bu uyarıyı da diğer uyarılar gibi dinlemiyorlardı.

Neyse, haykırmam ilk acıyı hissettiğim dakikada değil, ancak kor halindeki kömürü gördükten sonra gerçekleşti. Beynim çekmekte olduğum acının büyüklüğünü o kömür parçasını gördükten sonra algıladı.

ASLINDA BİR KORKUMDAN KURTULMUŞTUM

Bu yaşadıklarımın bir de güzel yanı vardı. 

Çıplak ayakla yürürken ben sürekli olarak "Ya ayağıma yere tükürülmüş çekirdek kabukları yapışırsa" diye düşünüyordum. Bu bende bir takıntı haline dönüşmüştü ve düşüncesi bile bana panik atak yaşatıyordu.

Ayağım derin bir şekilde yandıktan sonra bu korkum geçti; çünkü yanan sağlam olan ayağımdı. Yani şimdi ben iki ayağını da kullanamayan bir insanım, plajda bundan sonra o kabuklar sadece tekerlekli arabamın tekerleklerine yapışacak.


Bu ayaklarla yürüyecek olsaydım bile artık tehlike yoktu; çünkü sağ ayağımı attığım her defasında tabanımın altını, neye bastığımı artık net olarak görüyorum. Çünkü o ayağım, bastığım kor nedeniyle neredeyse mükemmel bir biçimde delinmiş durumda.


GELELİM GÜNÜN ACI OLAN BÖLÜMÜNE


Bütün bu anlatıklarım o gün plajda yaşadıklarımın güzel olan tarafıydı. Daha sonra ben nekahet dönemindeyken birden Rana başıma dikildi ve acil biçimde çarşıya çıkmamız gerektiğini söyledi.



Ben kocalıktan malulen emekli olduğumdan bu isteğini karşılayamayacağımı söyledim. "Eğer gelmezsen kocalıktan sadece malulen emekli olmakla kalmayacaksın, aynı zamanda öleceksin" dedi.


Bir süre sonra alışveriş merkezine acil ayakkabı ihtiyacını karşılamak için yol alıyorduk. Ben bir ayakkabı ihtiyacının nasıl acil olabileceğini ve dahası bunun bir insanın aklına plajda nasıl gelebileceğini anlayamadığımı söyledim.

O da bana bunun nasıl olabildiğini anlattı. İşin kötü tarafı, anlattıkları bana mantıki ve rasyonel gelmişti. Galiba sonunda ben de onun kadar delirmeye başlamıştım.

Alışveriş yaparken ayağımı yere her bastığımda su toplamış bölümün farklı bir yanı patlıyordu. Acımı karıma anlattığımda, bunu onun ayakkabı bulmasını engellemek için mahsustan yaptığımı söyleyerek beni anlayışsız ve sevgisiz olmakla suçladı.

Alışveriş merkezinde yaklaşık 1000 adet dükkân vardı. Rana bunların her birisinin içine girdi ve içeride en azından yarım saat kaldı. 1000 dükkânın sadece 10 tanesi ayakkabıcıydı; diğerlerine neden girdiğini sormaya korktum. Buna vereceği cevabın da bana mantıklı gelmesi ihtimali beni korkutmuştu. Zira bizi o durumda birlikte tımarhaneye tıkabilirlerdi.

Yanlış anlamayın ben tımarhaneden değil Rana ile birlikte aynı koğuşa tıkılma ihtimalinden korkuyorum. Bir ara THY bilet satış bürosunun içine bile girdi. Ben orada gerçekten korktum; çünkü bir ara ikimize bilet alacak ve ayakkabı bulmak için İtalya'ya gideceğiz sandım.

Bir süre sonra pes ettim, bir bar bulup orada içmeye başladım. Bazen içmeye zorunlu ara veriyordum; çünkü Rana cepten arayıp bir ayakkabı bulduğunu ve oraya gelerek fikir vermemi istiyordu. Bu yaklaşık 30 defa oldu. Her defasında oraya acı çekerek gittim ve fikrimi söyledim.

Her defasında benim ne kadar zevksiz olduğumu söyledi ve verdiğim fikirleri beğenmedi. Daha sonra sonra cep telefonum çalmamaya başladı ve gönül rahatlığıyla sarhoş oldum. Bir süre sonra o anda karşıma çıksaydı Rana'yı gönül rahatlığıyla öldürebilecek kadar rahatlamıştım.

Ama sonra o geri geldiğinde vakit hayli geçmiş olmalıydı; çünkü ben ayılmıştım ve civardaki bazı lokantalar sabah kahvaltısı servisine hazırlanıyorlardı. Oysa biz buraya gelmeden önce kahvaltı etmiştik.

Hadi hadi itiraf edin kendinizden bir parça bulmadınız mı Rana'cımda..Serdar Turgut'un eşi Rana içerikli yazılarının hastasıyım, Ranaaaaaa beri gel tanışalım, seni seviyorum dostummm..

Yazının tamamı =

http://m.haberturk.com/yazarlar/serdar-turgut-2025/756465-guzel-yani-halk-plajinda-gecen-rutin-bir-gun

Bu arada Özgecan Arslan'a yapılanları asla sindiremiyorum..Allah hepimizi doğru insanlarla karşılaştırsın, evlatlarımızı korusun, hayırlı birer birey olmalarını nasip etsin..


12 Şubat 2015 Perşembe

Kütahya'dan geçtim Afyon'da mola verdim


2014 tatilimizi ancak fırsat buldum paylaşmaya..Yavaş yavaş en büyük hayalim olan Türkiye illerini gezme fırsatını bulmaya başladım bir kaç yıldır. Bu yılki ilk hedef Konya Mevlana türbesi ziyareti idi. Kütahya da merak ettiğim illerdendi ama sadece geçiş yaptık yol güzergahından. Ben de arabadan fotolar çektim.Kütahya porselen mağazası..Ayyy porselen müzesi de varmış, inşallah bir gün gezerim var mı gezeniniz..


Arabadan ancak bu kadar..


Sera Kütahya AVM'nin reklamını çok görüyordum twitterdan..Yanından geçmek de varmış kısmette.



Kütahya Afyon arası araziler..




Afyon..Çok gezemedim ama çok da sevmedim..


El Afyon'da sucuk ekmek yer biz yine döner tercih ettik..


Köpüklü ayran olayını da aman aman sevmedim..


Güneşin ışığını iyi yakalamışım bence.


Afyon'da bi tur dönerken çektiğim bir fotoğraf. Akşamına benim o meşhur baş ağrım bir artı bir arttı, öldüm öldüm dirildim desem yeridir.




                                    Ve bunlar da dönüş yolunda tekrar Kütahya'dan geçişimiz..


Hava nasıl bozdu nasıl bozdu...

Şimdilik bu kadar bu tatili anlatmaya devam edeceğim..

5 Şubat 2015 Perşembe

Blog Takip Etkinliği :) :) :)


Merhaba arkadaşlar..Sevgili Aylin'den İpuçları blogu ,bloggerların birbirini takip etmesi adına güzel bir etkinlik başlatmış, sağolsun kendisini takip ettiğim için etkinlik listesine Kişisel/Hayata Dair bloglar bölümüne benim blogumu da eklemiş, yeni gördüm ben de..Bloggerların birbirini takip etmesini ve dayanışma içerisinde olmasını ben de çok önemsiyorum..Haydi şimdi pamuk eller klavyeye, blogumu takibe alın, takip edeyim sizi, takipleşelim kısaca:)

Sizler de bu etkinliği bloglarınızda ve sosyal medya hesaplarınızda duyurun çoğalalım..

Detaylar için sizi Aylin'den İpuçları 'na alalım...




UNUTMA

Öleceğimiz son günden bugüne bir perspektifle bakacak olsaydık,kararlarımız çok farklı olurdu.(Leadbeater)